GÜNCEL
Giriş Tarihi : 30-10-2025 17:42

Mustafa Şentop: "Recep Tayyip Erdoğan, Başkanlık Sistemini 1988’de Söylemişti"

"Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Yönetim Modelinin Başkanlık Sistemi Olması Gerektiğini 1988 Yılında Söylemişti"

Mustafa Şentop:

BEUN'de İlk dersi TBMM 29.Dönem Başkanı Prof.Dr.Mustafa Şentop verdi

BEUN 2025-206 Akademik Yılı törenle açıldı ve İlk dersi "Hukuk ve Hayat” konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop verdi. Şentop, Recep Tayyip Erdoğan'ın 1988 yılında Türkiye'nin yönetim sisteminin başkanlık sistemi olacağını o zaman söylemişti" dedi.

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN), 2025-2026 akademik yılını Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen törenle açtı. Açılış törenine Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, BEUN Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, AK Parti Genel Merkez teşkilat Genel Başkan Yardımcısı ve Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu, Vali Osman Hacıbektaşoğlu, 

Rektör İsmail Hakkı Özölcer, Cumhuriyet Başsavcısı Gökhan Kapağan, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç, Zonguldak'tan önceki dönem Milletvekilleri Fazlı Erdoğan ve Hamdi Uçar, aynı zamanda önceki dönem milletvekili olan Devrek Belediye Başkanı Özcan Ulupınar, belediye başkankarı, daire müdürleri, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

BEUN'de 13 kampüs,16 fakülte, 3 yüksek okul, 1 Devlet Konservatuvarı, 9 Meslek Yüksek Okulu, 35 Uygulama ve Araştırma Merkezi ve olmak üzere toplam 31.000 öğrenci bulunuyor.

Açılışta töreni saygı duruşunda bunu istiklal maaşımız okundu Ardından müzik dinletisi gerçekleştirildi ve Üniversite tanıtım video gösterisi izlenildi

REKTÖR ÖZÖLÇER 

BEUN Rektörü Prof Dr İsmail Hakkı Özölçer Akademik Yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada şunları söyledi;

"“Üniversitemiz 2025-2026 Akademik Yılı Açılış Töreni”ne hoş geldiniz, şeref verdiniz. Bugün burada bizleri bahtiyar eden çok kıymetli bir misafirimiz var. “Hukuk ve Hayat” başlıklı ilk dersiyle bizleri onurlandıracak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Şentop’un teşrifleri, sadece öğrencilerimiz için değil; bizler için de büyük bir gurur ve mutluluk vesilesidir.

Sayın Başkanımız, adalet, hukuk ve insanlık kavramlarını aynı anlam ikliminde buluşturan; bilgiyle hikmeti, tecrübe ile tevazuyu birleştiren münevver bir devlet ve ilim insanıdır. Hayatını bilime, hukuka ve devlet hizmetine adamıştır. Eğitimi bir milletin geleceğini inşa eden en güçlü değer olarak gören kıymetli bir şahsiyettir. Bilimi, düşünceyi ve adaleti rehber edinen bir devlet adamı olarak, fikirleriyle ve vizyonuyla gençliğimize ilham vermektedir. Büyük mutasavvıf mürşidi kâmil Hz. Mevlâna şu dizelerinde ne güzel söylüyor: “Kâmil odur ki koya dünyada bir eser, Eseri olmayanın yerinde yeller eser.” İşte bu sözler Sayın Başkanımızın akademide, siyaset ve devlet yönetiminde bilim ve fikir dünyamıza kazandırdığı kalıcı değerlerin en güzel ifadesidir. 

Bizler de, “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” diyen Hacı Bektaş Veli’nin rehberliğinde, “Gönül vermedikçe gönül bulamazsın” diyen Hazreti Pir’in nasihatini düstur edinerek bilimi ve insanlığı yücelten bir nesil yetiştirmek için gayret gösteriyoruz. 

Bu anlamlı günde bizlerle bir arada bulunarak bilgi ve tecrübeleriyle törenimize değer katan Sayın Başkanımıza en içten teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.

Üniversiteler; ilimle yoğrulmuş, sevgi ve saygıyla yönünü tayin etmiş, ahlak ve erdemle donanmış, vatan, bayrak ve millet sevdasıyla bezenmiş genç dimağların en kıymetli hazinesidir. 

Cumhuriyetimizin ilk üniversitesi olma onurunu taşıyan Üniversitemiz, 1924 yılında maden mühendishanesi ile başlayan köklü eğitim yolculuğunda, bugün sağlıktan insan ve toplum bilimlerine, sanattan spora, eğitimden iktisadi ve beşeri bilimlere kadar uzanan geniş bir alanda öncü bir yükseköğretim kurumu hâline gelmiştir.

13 Kampüste yer alan 16 Fakülte, 3 Enstitü, 1 Devlet Konservatuvarı, 3 Yüksekokul, 9 Meslek Yüksekokul ile 35 Araştırma ve Uygulama Merkeziyle yalnızca bölgemizin değil, Türkiye’nin ve dünyanın saygın üniversiteleri arasında yer alan Üniversitemiz; 31 binden fazla öğrencisi, 115 bini aşkın mezunuyla bilimsel üretkenliğin, bilginin, emeğin ve mefkûrenin harmanlandığı bir ilim ve irfan yuvasıdır.

101 yıldır tüten bu bilim yuvası sadece bir yükseköğretim kurumu değildir. Bu müstesna ilim mutfağı; fikirlerin filizlendiği, bilimin genç dimağlarla buluştuğu, geleceğin aydınlık bireylerinin yetiştiği bir irfan aşiyanıdır. Zira bir milletin yükselişi, yalnız toprağından çıkardığı cevherle değil, yetiştirdiği aydın bireylerle de olur.

İnsanoğlu dünyanın en kıymetli servetidir, insanın özü ise bilgidedir. Büyük Türk düşünürü Kaşgarlı Mahmud’un da ifade ettiği gibi “İşaret olsa yol şaşırılmaz, bilgi olsa söz saptırılmaz.” Bizler de bu anlayışla aziz vatanımızın dört bir yanından hayallerine kavuşmak için gelen gençlerimizi geleceğe en iyi şekilde hazırlamak için büyük bir özveriyle çalışıyoruz. 

Batı dünyasının da örnek aldığı İslam Filozofu İbn-i Rüşd’ün: “İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız kendi kendini öğütür.” sözünü şiar edinerek bilginin sürekli yenilendiği, merakın hiç sönmediği bir ilim yolculuğunu esas alıyoruz. Bu gayretin nihayetinde araştıran, sorgulayan ve öğrenme aşkıyla parlayan öğrencilerimizin ulusal ve uluslararası her bir platformda elde ettikleri başarılarla iftihar ediyoruz. Nitelikli akademik kadromuzla AR-GE, girişimcilik ve inovasyonu öncü edinen yenilikçi çalışmalar ortaya koymaya çaba sarf ediyoruz.

Millî hedeflerimiz doğrultusunda Güçlü Türkiye’nin inşasına katkı sunuyor olmaktan gurur duyuyoruz. Üniversite-sanayi ve kamu-toplum iş birliğini önemseyerek; bilgi üretimini, kalkınmanın ve toplumsal gelişimin hizmetine sunmaya devam ediyoruz.

Bu minvalde Üniversitemizin elde ettiği önemli başarılardan sizlere kısaca bahsetmek istiyorum:

Yükseköğretimde sürdürülebilir kalite güvencesini esas alan çalışmalarımızla önemli bir başarıya imza attık. Yükseköğretim Kalite Kurulu tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, üniversitemiz 5 yıl süreyle tam kurumsal akreditasyon almaya hak kazandı.

Bununla birlikte 21 programımız, Türkiye Yeterlilikler ve Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi logosuna sahip olmuş, 22 programımız ise tam akredite edilmiştir. Tıp Fakültemiz, TEPDAD tarafından ikinci kez 6 yıl süreyle akredite edilmiştir. Diş Hekimliği Fakültemiz, hem akademik hem klinik başarılarıyla öne çıkarak Türkiye’deki devlet ve vakıf üniversiteleri arasında TUS’ta 8. sırada yer almıştır. 

Tüm bu kazanımlar benimsediğimiz sürdürülebilir kalite kültürünün bir nişanesidir. Bu sayede öğrencilerimiz, uluslararası geçerliliğe sahip diplomayla mezun olmakta; küresel iş gücünün önemli aktörleri arasında yer almaktadır. Yine bununla beraber Teknoloji Transfer Ofisimiz ve Zonguldak Teknopark iş birliğiyle girişimcilik ve inovasyon kültürünü desteklemekteyiz. 

Zonguldak Teknoparkımız, 2022 yılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Performans Endeksi’nde Batı Karadeniz 1’incisi, Türkiye 40’ıncısı olmuştur. Bu başarı, Üniversitemizin yeniliğe, üretime ve sürdürülebilir kalkınmaya olan kararlılığının açık bir göstergesidir. Teknoloji Transfer Ofisimiz aracılığıyla akademik bilginin sanayiyle buluşmasını sağlıyor, araştırma sonuçlarını katma değeri yüksek ürünlere dönüştürerek bölgesel ve ulusal kalkınmaya katkı sunuyoruz.

Bu iş birliğinin en güzel örneklerinden biri; Yükseköğretim Kurulu, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ve Üniversitemiz iş birliğiyle hayata geçirilen Türkiye’de ilk ve tek olan “Açık Deniz Sondaj Teknolojileri” ve “Açık Deniz Tabanı Uygulamaları Teknolojisi” programlarıdır. 2025 yılı itibarıyla ilk mezunlarını veren bu programlarda eğitim alan öğrencilerimiz, alanında uzman akademisyenler ve sektör temsilcilerinin deneyimleri ile yetişmişlerdir. 

Mezunlarımız enerjide tam bağımsız Türkiye hedefleri doğrultusunda sektörün ihtiyaç duyduğu yerli ve millî insan kaynağı ihtiyacını karşılamaktadır.

Değerli Misafirler… 

Üniversitemiz hem ülkemizde hem de dünya çapında gerçekleştirdiği nitelikli çalışmalarla adından söz ettiren seçkin bir akademik kurumdur. Bugün 68 farklı ülkeden 1700’ü aşkın uluslararası öğrencimizin üniversitemizi tercih etmesi çok kültürlü bir üniversite anlayışımızın en somut göstergesidir.

25 ülkede 253 Erasmus anlaşmamız sayesinde öğrencilerimiz, Avrupa’nın dört bir yanında eğitim alma ve staj yapma fırsatı bulmakta, hem akademik hem kültürel anlamda dünyaya açılan ülkemizin aydınlık yüzleridir. Bu küresel vizyonun bir sonucu olarak üniversitemiz akademik performansı dünyanın önde gelen derecelendirme kuruluşları tarafından istikrarlı başarılarıyla tescil edilmiştir.

Dünyanın en saygın sürdürülebilirlik platformlarından biri olan GreenMetric tarafından Türkiye’nin en çevreci üniversitelerinden biri seçilen Üniversitemiz, aynı zamanda 2025 yılı itibarıyla GreenMetric Türkiye Ulusal Koordinatörlüğünü de yeniden üstlenmiştir. Çevreye ve doğaya verdiğimiz önemin yanı sıra “Spor Dostu Kampüs” projesinde de elde ettiğimiz Türkiye 4’üncülüğü de bizlere ayrıca gurur vermektedir.

Bir diğer övünç kaynağımız ise sağlık alanında yürüttüğümüz öncü çalışmalardır. Batı Karadeniz Bölgesi’nin sağlık üssü konumunda olan Üniversite Hastanemiz, her yıl yaklaşık 200 bine yakın hastaya hizmet vermektedir. Bu hastaların yaklaşık %40’ının çevre illerden gelmesi Hastanemizin bölgesel bir referans merkezi haline geldiğinin en güçlü kanıtıdır.

Bünyemizde yer alan Onkoloji, Kalp ve Kornea Nakli Merkezleri, Diyaliz Ünitesi, Radyasyon Onkolojisi ve Obezite Merkezi gibi birimler; anjiyografi ünitesi, otolog kemik iliği nakli, pet CT ve tam otomatik ilaç hazırlama sistemi gibi ileri teknoloji uygulamalarla birleşerek hastanemizin yüksek hizmet kalitesini gözler önüne sermektedir. 

İşte bu minvalde üniversitemiz yalnızca bir eğitim kurumu değil; bölgesel kalkınmaya yön veren, bilimin ışığını topluma taşıyan, fikirlerin filizlendiği, bir ilim merkezidir. 

“Yer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan otur. Yeis haramdır, yeis küfürdür. Çalışalım, çalışalım, çalışalım.” diyen İstiklal Şairimiz Mehmet Akif’in sözlerini özümseyerek aziz ülkemize hizmet etme gururunu, üretmenin heyecanını, gelecek nesillere daha güçlü bir Türkiye bırakma azmini paylaşıyoruz. Tarih bize gösteriyor ki bu kutlu topraklarda nice bilginler ve münevverler şuurla derunu, ilimle inancı, hikmetle irfanı birleştirerek insanlığın ufkunu genişletmişlerdir. 

Türk-İslam medeniyeti yalnız kılıçla değil, kalemle; yalnız zaferlerle değil, düşünceyle yükselmiştir. Öyle necip bir uygarlığın, öyle bir harsın mirasçılarıyız ki, bizler de böyle bir medeniyetin mirasçıları olarak biliyoruz ki bu ülkeye sevdalı olmak, bu kadim topraklar için düşünmek, üretmek ve emek vermekle mümkündür.

Bu inançla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde şekillenen Türkiye Yüzyılı vizyonu doğrultusunda; Yükseköğretim Kurulu Başkanımız Prof. Dr. Erol Özvar’ın yenilikçi ve vizyoner uygulamalarıyla, geleceğimizin aydınlık yüzü sevgili öğrencilerimizle birlikte emin adımlarla yarınlara ilerlemeye devam ediyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın emeğin ve enerjinin başkenti olan şehrimize yaptığı büyük yatırımların bu şehri bir dünya markasına dönüştüreceğine Üniversitemizin ise bu şehrin köklü tarihine yakışır daha nice başarı hikâyelerine imza atacağına yürekten inanıyorum. Huzurlarınızda bizler için bu tarihi fırsatı mümkün kılan Sayın Cumhurbaşkanımıza şahsım ve Üniversitem adına şükranlarımı arz ediyorum.

Bugün burada teşrifleriyle bizleri onurlandıran Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı, kıymetli bilim insanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Şentop Beyefendi’ye de hassaten teşekkürlerimi sunuyorum. Yükseköğretimin stratejik gelişimine yenilikçi bakış açısıyla liderlik eden Saygıdeğer Başkanımız Prof. Dr. Erol Özvar ile değerli YÖK ailesine gönülden teşekkür ediyorum.

Bugün bizlerle bir arada bulunarak bu mutlu günümüze şahitlik eden ve destekleriyle Üniversitemizi ve şehrimizi ülkemizin görünür yüzü hâline getirmemizde büyük katkılar sunan Sayın Valimiz ile Sayın Vekillerimize teşekkürü bir borç bilirim.

Üniversitemizin bilim camiasındaki gelişiminde üstün gayretler gösteren akademik ve idari personelimize teşekkür ediyorum. Öğrenme aşkını ve geleceğe adım adım ulaşma heyecanını kaybetmeyen sevgili öğrencilerimize muvaffakiyetler diliyorum. 

Sevgili Gençler sözlerime son vermeden önce büyük Türk mutasavvıfı Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin gönüllere hikmet ve hidayet saçan şu sözleri yüreğinizin bir köşesine nakşetmenizi istiyorum:

“Hak şerleri hayr eyler, zannetme ki gayr eyler,

Arif anı seyr eyler, Mevlâm görelim neyler, neylerse güzel eyler.” Bizler de bu inançla biliyoruz ki, gayret bizden, takdir Allah’tandır. Yeni akademik yılın; üniversitemize, şehrimize ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor; hepinize saygı, sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum. Sağ olun, var olun."

İLK DERS TBMM 29.DÖNEM BAŞKANI PROF.DR.MUSTAFA ŞENTOP VERDİ.ŞENTOP, RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN 1988 YILINDA Kİ RÖPORTAJINDA TÜRKİYE'NİN YÖNETİM MODELİNİN BAŞKANLIK SİSTEMİ OLMASI GEREKTİĞİNİ İFADE ETMİŞTİ 

TBMM 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, üniversitenin 2025-2026 akademik yılı açılış dersinde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemi modelini 1988 yılında yaptıkları röportajda bizzat kendisine söylediğini ifade etti.

Şentop, ilk derste kendi hayatından kesitler sunarak üniversite öğrenimi ve siyasete atıldığı dönemlerden örnekler paylaştı. 1988 yılında bir dergi kurduklarını ve Recep Tayyip Erdoğan’la o yıl röportaj yaptıklarını belirten Şentop, Erdoğan’ın o dönemde başkanlık sistemi modelinin Türkiye için gerekli olduğunu söylediğini ve bu sözleri derginin manşetine taşıdıklarını ifade etti.

“Sezai Karakoç’un bütün eserlerini, mümkün olduğu kadar fazla okumalarını tavsiye ediyorum. Değerli arkadaşlar, burada bir açılış dersi için bulunma fikri, Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu hocamızla konuşurken gelişmişti. Hepimizin hocası, büyük üstadımız, rahmetli Zonguldaklı Prof. Dr. Teoman Duralı hocamızın isminin bir fakülteye verilmesi dolayısıyla kendisine bir vefa gösterilmiştir. Bu vesileyle burada bir açılış dersi mahiyetinde, hem hocamızı rahmetle anmak hem de bu anlamlı programda bulunmak için bir karar vermiştik. Değerli rektörümüzün daveti üzerine buraya gelmiş bulunuyorum.

Teoman Duralı hocamız, biyoloji felsefesi alanında yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da önemli isimlerden biridir. Genel felsefe bakımından da hem yazdıklarıyla hem bilim insanlığıyla hem de asaleti ve karakteriyle ilim dünyamızın çok kıymetli bir ismiydi. Zonguldaklı olması da üniversitemiz açısından ayrı bir gurur kaynağıdır. Kendisini bir kez daha rahmetle anıyorum. Onun eserlerini de genç kardeşlerimize, öğrencilerimize tavsiye ediyorum.

Hocamız yalnızca okuyan ve yazan biri değil, aynı zamanda bir gezgindi. Dünyanın ve Türkiye’nin birçok yerini akademik çalışmalar vesilesiyle gezmişti. Bir röportajında, Avusturya’da bir toplantıya davet edildiğini ve orada sunacağı tebliğin başlığının ‘Çağdaş Küresel Medeniyet: İngiliz-Yahudi Medeniyeti’ olduğunu belirtmişti. Ancak bu başlığı gördüklerinde davetini geri çekmişler. Bu örnek, akademik dünyada bile düşünce özgürlüğünün sınırlarını göstermektedir.

Avrupa ve Amerika’da düşünce özgürlüğü denilen şey aslında belli bir çerçeve içerisindedir. O sınırların dışına çıkan, sistematik eleştiriler yönelten kişiler genellikle dışlanmaktadır. Özellikle İsrail’in Gazze’deki soykırımı sonrası bu durumu bütün dünya gördü. Amerika’daki birçok üniversitenin devlet destekleri, İsrail karşıtı öğrenci ve akademisyen eylemleri nedeniyle kesildi. Hocamızın yaşadığı bu olay da bu kısıtlamaların açık bir örneğidir.

Değerli arkadaşlar, bir hususa daha değinmek istiyorum. Cumhurbaşkanları, Meclis başkanları ve başbakanlar için numaralandırma yapılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı 23 Nisan 1920’dedir ve ilk başkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Ben de Meclis’in 100 yıllık tarihi içinde 29. başkan olarak görev yaptım. Şimdiki Başkan Numan Kurtulmuş, 30. başkandır. Yani 29. başkan denmesi bu numaralandırmadan kaynaklanmaktadır.

Ben 1980’lerin ikinci yarısında öğrenciydim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudum. Daha önce Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü kazanmış, orada bir yıl hazırlık okumuştum. Daha sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’ne geçtim. Öğrencilik yıllarından itibaren siyasetle ilgileniyordum. Ancak o dönemde öğrencilere siyaset yapmak, siyasi toplantılara katılmak ve konuşmak yasaktı. 1982 Anayasası’nın ilk hâline göre, siyasi partilerin kadın ve gençlik kolları kurması da yasaktı. 1995’te yapılan anayasa değişikliğiyle bu yasak kaldırıldı.

O yıllarda hem bir anlamda siyaset yapıyor hem de bir hukuk dergisi çıkarıyorduk. Derginin adı “Teklif” idi. Aylık bir hukuk dergisiydi ve üç yıl boyunca yayımlandı. Ben derginin yayın yönetmeniydim. Hukuk Fakültesi birinci sınıfta başladık, mezun olana kadar devam ettik. Dergiyi o dönemin öğrenci imkânlarıyla çıkarmak oldukça zordu. Yazılar daktiloda yazılıyor, ardından bilgisayara aktarılıyor, yapışkanlı kâğıtlara basılarak sayfa düzeni elle hazırlanıyordu. Bunların hepsini kendi imkânlarımızla yapıyorduk.

Bir mekân bulduk ama içinde masa ve sandalye bile yoktu. O dönemde bize çok az kişi destek veriyordu. Cumhurbaşkanımız o zaman Refah Partisi İstanbul İl Başkanıydı. Kendisine gidip durumu anlattık. Bize, “Gidin evden yemek masasını alın, onun üzerinde çalışın.” dedi. Eve gittik, yemek masasını sandalyeleriyle birlikte aldık. Muhtemelen daha sonra kendisine yeni bir masa alınmıştır. Biz o masa üzerinde çalışmalarımızı yürüttük.

Nisan 1988 sayısında başkanlık sistemini kapak konusu yaptık. Cumhurbaşkanımız da o dönemde bir siyasi partinin il başkanıydı. 1987 seçimlerinde yüzde 7 oy alan bir partinin İstanbul İl Başkanı olarak, hükümet sistemleriyle ilgili görüşünü aldık. Bize, “Başkanlık sistemi Türkiye için ideal bir sistemdir.” demişti. Bugün bazıları “Başkanlık sistemi Erdoğan için getirildi” diyor, ama o yıllarda kimsenin böyle bir ihtimali, hatta hayali bile yoktu.

Ben şimdi bu konuyu İstanbul Üniversitesi’nde doktora dersi olarak anlatıyorum. O dönemde yapılan anayasa değişikliklerinin hukuki altyapısını, geçmişini ve bu değişikliklere yöneltilen itirazları ele alıyoruz. Başkanlık sistemi konusu Türkiye’de yeni bir mesele değildir. Sayın Cumhurbaşkanımız da o dönemde bu fikri savunan bir siyasi hareketin içindeydi. Dolayısıyla bu konu birdenbire ortaya çıkmış bir gelişme değildir. Üniversitelerle ilgili birkaç noktaya daha değinmek istiyorum. Türkiye’de şu anda 208, bazılarına göre 209 üniversite bulunmaktadır. Hepsi kanunla kurulduğu için aslında kamu üniversitesidir. 2002 yılında devlet üniversitelerinin sayısı 68, vakıf üniversitelerinin sayısı ise yaklaşık 25’ti. Günümüzde her ilimizde bir üniversite bulunmaktadır. “Her ile bir üniversite” hedefiyle 2004-2005 yıllarında, Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde bu yola çıkılmıştı.

O dönemde bazı akademisyenler “Üniversite binadan ibaret değildir, önce akademisyen yetiştirelim” diyordu. Bu da savunulabilir bir tezdir. Ancak “Önce üniversiteyi kuralım, akademisyenler zamanla yetişir” anlayışı da kendi içinde tutarlıdır. Üniversiteler kurulduktan sonra doğal işleyişleri içinde akademik nitelik kazandılar.

Hediye takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile tören son buldu.

 

WebmasterWebmaster